srocenter Can
Forum Admin
Moderatör
Center Üyesi
Bilişim Sahibi
Çevirmen
Coder
Grafiker
Guild Master
Guild Üyesi
Reklamcı
Server Sahibi
Supporter
V.i.P
- Katılım
- 18 Haz 2023
- Mesajlar
- 20,117
- Tepkime puanı
- 12
- Puanları
- 38
Zavallı Amicia ve Hugo için işler hiç yolunda gitmiyor. Kardeşleri ilk olarak 2019 yapımı A Plague Tale: Innocence’da, 14. yüzyıl Fransa’sını kasıp kavuran ve et yiyen sıçan sürülerini de beraberinde getiren bir veba salgınının ortasında Engizisyon tarafından avlanmaktayken görmüştük. Pek de iyi zamanlar değildi. En azından duygusal açıdan… Tüm detaylarıyla A Plague Tale: Requiem inceleme yazımız yayımda!
A Plague Tale: Requiem İnceleme
Devam oyunu A Plague Tale: Requiem’da ise ikili kendilerini güvenli bir kasabada ya da arkadaş gibi görünen kişilerin arasında buluyor. Hatta içinizi huzurla dolduracak güzel bir tekne gezisi bile var. Elbette her güzel şeyin bir sonu da vardır sevgili Geek okuyucuları. İlk oyunda olduğu gibi Requiem da hayatta kalmanın bir başarı olduğu gergin ve acımasız bir gizlilik oyunu.
Yolculuğumuz boyunca verilmek istenen gerilim oldukça iyi hissettiriliyor. Requiem, ilk oyundan birkaç ay sonrasını ele alıyor. Hugo’nun sıçan sürüleriyle benzersiz bir bağ kurmasına neden olan garip hastalığına bir çare bulmak için Bordeaux’yu keşfederken bulacaksınız kendinizi. çok geçmeden, gizli bir simyacı tarikatının Hugo’nun harika bir bilimsel deney olacağına karar vermesiyle işler kötüye gidiyor.
Aynı zamanda, bölge vebayla ilgili bir tecrit altına alınıyor; muhafızlar sokaklarda devriye geziyor, ölü bedenler rahatsız edici şenlik ateşlerini körüklüyor ve fareler yiyecek sıcak bir et bulmak için can atıyor. Requiem temelde ilk oyundan çok da farklı değil. En indirgeyici haliyle, aynı zamanda korkutucu olan bir gizlilik, bulmaca oyunu olarak tanımlanabilir. En önemli anlar hayatta kalmakla ilgili.
Bu, görür görmez sizi öldürmek için harekete geçecek muhafızları gizlice geçmek veya aç sıçan sürüleri arasında yolunuzu bulmak anlamına gelebilir. Bazen her ikisini de aynı anda yapmanız gerekir. Yeni yetenekler ve eşyalar kazandıkça bulmacalar daha karmaşık hale geliyor. Büyük yangınlar çıkarmak için katrana, fareleri istediğiniz yere yönlendirmek için ise yeme ihtiyaç duyduğunuz anlar olacak.
Uzun lafın kısası Requiem tipik bir devam oyunu olarak her şeyi daha büyük ve karmaşık hale getiriyor. Görünüşte geçilemez bir bölümden çıkabilmek için gerçekten durup çeşitli öğeleri nasıl birleştireceğimi düşünmek zorunda kaldığım birçok zaman oldu. Bu, stratejik açıdan oyuna ne kadar kafa yorulduğunun bir göstergesi.
Bölüm tasarımları özenle oluşturulmuş. İlk oyuna nazaran size düşmanlarınızı öldürmek için de daha fazla seçenek sunuluyor. Bunlardan en dikkat çekeni ise tatar yayı. Artık millete taş fırlatma devrini sonlandırabiliriz! Amicia bu kez her iki cephede de amaca uygun olduğundan, fark edilmek artık bir kontrol noktasını yeniden yüklemeniz gerektiği anlamına gelmiyor.
Devam oyunu, mücadelelere istediğiniz şekilde yaklaşmanıza izin verme konusunda çok daha iyi bir iş çıkarıyor. Bu çeşitliliğin hikayemize de katkısı olduğunu oynadıkça anlıyorsunuz. Requiem’in en önemli odak noktalarından biri şiddetin Amicia’yı nasıl değiştirdiği. İlk oyunda, hayatta kalmak için öldürmek zorunda kalıyordu Amicia ancak yeni oyunda bunu bir alışkanlık haline getirdiğine şahit oluyoruz.
Oyun boyunca bunun ona verdiği fiziksel ve ruhsal zararı görebiliyorsunuz ve bir hayatı sonlandırmaktan zevk aldığı zamanlar bile oluyor. Oyun bu konuda kötü hissetmenizi istiyor gibi görünüyor. Açıkçası daha ölümcül yolu seçmek genellikle oyuncular için işleri daha kolay (ve daha eğlenceli) hale getirir. Bu noktada ne yaptığınız ile nasıl hissetmeniz gerektiği arasında bir kopukluk olduğu ortada.
Aldığım kararlar nedeniyle suçluluk duygusu hissettiğim tek bir an bile olmadı.
Bulmaca çözme ve kaynak toplama bölümleri arasına yerleştirilmiş gizlilik ve aksiyon elementleri, inanılmaz derecede keyifli bir döngü oluşturuyor. A Plague Tale’in en iyi olduğu anlar, kardeşlerin karanlıkta el ele tutuşup ölümcül sıçan sürüleri arasında ilerlemek için fener kullandıkları anlardır. Requiem’de de bunun gibi bazı harika anlar var. Yürek hoplatan ve korkutan cinsten…
Requiem, keskin zıtlıkların oyunu gibi hissettiriyor. Pitoresk ortam ve büyüleyici manzaralar, ani şiddet akışını daha da etkili hale getirirken, gecenin karanlığına başka bir dehşet unsuru ekliyor. İnsanların bir çiçekçinin tezgahından alışveriş yaptığı ya da bir sokak gösterisini büyük bir keyifle izlediği bir kasabaya giriyorsunuz ve buna tanık olmak, fareler içeri dalıp aynı insanların çıplak cesetlerini arkalarında bıraktığında daha da etkili oluyor.
Bunun Hugo’ya da yansıdığını görüyorsunuz; çocukluk neşesinin verdiği masumiyet içinde bulunduğu üzücü koşullarla çatışıyor. Oyunculuklar mükemmel ve travmatik deneyimlerinin sonuçları nihayet Amicia’yı yakaladığında ortaya çıkarılan otantik tasvir takdir edilesi derecede iyi işlenmiş.
Yeni nesil konsolların teknik açıdan sunduğu imkanlar inkar edilemez. Geliştirici stüdyo yeni nesil cihazların gücünü sonuna kadar kullanmış. Binlerce farenin tek bir karede olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Her ne kadar çirkin olsalar da, farelerin kendileri de muhtemelen gösterinin bir başka yıldızı olarak görülmeli.
İnceleme yazımızı toparlayacak olursak; A Plague Tale: Requiem, neredeyse her yönden çıtayı yükselten bir yapım olmuş. Bugüne kadarki en iyi anlatı odaklı deneyimlerden birini sunuyor oyunculara. Hikayesi, grafikleri ve asla unutamayacağım fare dolu anlarıyla bu eşsiz macera ilginizi fazlasıyla hak ediyor. Peki siz A Plague Tale: Requiem inceleme yazımız hakkında ne düşünüyorsunuz?İlginizi çekebilir:Â
Düşüncelerinizi hemen aşağıda yer alan yorumlar sekmesi üzerinden bizlerle paylaşmayı unutmayın.
A Plague Tale: Requiem İnceleme
Devam oyunu A Plague Tale: Requiem’da ise ikili kendilerini güvenli bir kasabada ya da arkadaş gibi görünen kişilerin arasında buluyor. Hatta içinizi huzurla dolduracak güzel bir tekne gezisi bile var. Elbette her güzel şeyin bir sonu da vardır sevgili Geek okuyucuları. İlk oyunda olduğu gibi Requiem da hayatta kalmanın bir başarı olduğu gergin ve acımasız bir gizlilik oyunu.
Yolculuğumuz boyunca verilmek istenen gerilim oldukça iyi hissettiriliyor. Requiem, ilk oyundan birkaç ay sonrasını ele alıyor. Hugo’nun sıçan sürüleriyle benzersiz bir bağ kurmasına neden olan garip hastalığına bir çare bulmak için Bordeaux’yu keşfederken bulacaksınız kendinizi. çok geçmeden, gizli bir simyacı tarikatının Hugo’nun harika bir bilimsel deney olacağına karar vermesiyle işler kötüye gidiyor.

Aynı zamanda, bölge vebayla ilgili bir tecrit altına alınıyor; muhafızlar sokaklarda devriye geziyor, ölü bedenler rahatsız edici şenlik ateşlerini körüklüyor ve fareler yiyecek sıcak bir et bulmak için can atıyor. Requiem temelde ilk oyundan çok da farklı değil. En indirgeyici haliyle, aynı zamanda korkutucu olan bir gizlilik, bulmaca oyunu olarak tanımlanabilir. En önemli anlar hayatta kalmakla ilgili.
Bu, görür görmez sizi öldürmek için harekete geçecek muhafızları gizlice geçmek veya aç sıçan sürüleri arasında yolunuzu bulmak anlamına gelebilir. Bazen her ikisini de aynı anda yapmanız gerekir. Yeni yetenekler ve eşyalar kazandıkça bulmacalar daha karmaşık hale geliyor. Büyük yangınlar çıkarmak için katrana, fareleri istediğiniz yere yönlendirmek için ise yeme ihtiyaç duyduğunuz anlar olacak.
Uzun lafın kısası Requiem tipik bir devam oyunu olarak her şeyi daha büyük ve karmaşık hale getiriyor. Görünüşte geçilemez bir bölümden çıkabilmek için gerçekten durup çeşitli öğeleri nasıl birleştireceğimi düşünmek zorunda kaldığım birçok zaman oldu. Bu, stratejik açıdan oyuna ne kadar kafa yorulduğunun bir göstergesi.

Bölüm tasarımları özenle oluşturulmuş. İlk oyuna nazaran size düşmanlarınızı öldürmek için de daha fazla seçenek sunuluyor. Bunlardan en dikkat çekeni ise tatar yayı. Artık millete taş fırlatma devrini sonlandırabiliriz! Amicia bu kez her iki cephede de amaca uygun olduğundan, fark edilmek artık bir kontrol noktasını yeniden yüklemeniz gerektiği anlamına gelmiyor.
Devam oyunu, mücadelelere istediğiniz şekilde yaklaşmanıza izin verme konusunda çok daha iyi bir iş çıkarıyor. Bu çeşitliliğin hikayemize de katkısı olduğunu oynadıkça anlıyorsunuz. Requiem’in en önemli odak noktalarından biri şiddetin Amicia’yı nasıl değiştirdiği. İlk oyunda, hayatta kalmak için öldürmek zorunda kalıyordu Amicia ancak yeni oyunda bunu bir alışkanlık haline getirdiğine şahit oluyoruz.
Oyun boyunca bunun ona verdiği fiziksel ve ruhsal zararı görebiliyorsunuz ve bir hayatı sonlandırmaktan zevk aldığı zamanlar bile oluyor. Oyun bu konuda kötü hissetmenizi istiyor gibi görünüyor. Açıkçası daha ölümcül yolu seçmek genellikle oyuncular için işleri daha kolay (ve daha eğlenceli) hale getirir. Bu noktada ne yaptığınız ile nasıl hissetmeniz gerektiği arasında bir kopukluk olduğu ortada.
Aldığım kararlar nedeniyle suçluluk duygusu hissettiğim tek bir an bile olmadı.

Bulmaca çözme ve kaynak toplama bölümleri arasına yerleştirilmiş gizlilik ve aksiyon elementleri, inanılmaz derecede keyifli bir döngü oluşturuyor. A Plague Tale’in en iyi olduğu anlar, kardeşlerin karanlıkta el ele tutuşup ölümcül sıçan sürüleri arasında ilerlemek için fener kullandıkları anlardır. Requiem’de de bunun gibi bazı harika anlar var. Yürek hoplatan ve korkutan cinsten…
Requiem, keskin zıtlıkların oyunu gibi hissettiriyor. Pitoresk ortam ve büyüleyici manzaralar, ani şiddet akışını daha da etkili hale getirirken, gecenin karanlığına başka bir dehşet unsuru ekliyor. İnsanların bir çiçekçinin tezgahından alışveriş yaptığı ya da bir sokak gösterisini büyük bir keyifle izlediği bir kasabaya giriyorsunuz ve buna tanık olmak, fareler içeri dalıp aynı insanların çıplak cesetlerini arkalarında bıraktığında daha da etkili oluyor.
Bunun Hugo’ya da yansıdığını görüyorsunuz; çocukluk neşesinin verdiği masumiyet içinde bulunduğu üzücü koşullarla çatışıyor. Oyunculuklar mükemmel ve travmatik deneyimlerinin sonuçları nihayet Amicia’yı yakaladığında ortaya çıkarılan otantik tasvir takdir edilesi derecede iyi işlenmiş.

Yeni nesil konsolların teknik açıdan sunduğu imkanlar inkar edilemez. Geliştirici stüdyo yeni nesil cihazların gücünü sonuna kadar kullanmış. Binlerce farenin tek bir karede olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Her ne kadar çirkin olsalar da, farelerin kendileri de muhtemelen gösterinin bir başka yıldızı olarak görülmeli.
İnceleme yazımızı toparlayacak olursak; A Plague Tale: Requiem, neredeyse her yönden çıtayı yükselten bir yapım olmuş. Bugüne kadarki en iyi anlatı odaklı deneyimlerden birini sunuyor oyunculara. Hikayesi, grafikleri ve asla unutamayacağım fare dolu anlarıyla bu eşsiz macera ilginizi fazlasıyla hak ediyor. Peki siz A Plague Tale: Requiem inceleme yazımız hakkında ne düşünüyorsunuz?İlginizi çekebilir:Â
Düşüncelerinizi hemen aşağıda yer alan yorumlar sekmesi üzerinden bizlerle paylaşmayı unutmayın.