srocenter Can
Forum Admin
Moderatör
Center Üyesi
Bilişim Sahibi
Çevirmen
Coder
Grafiker
Guild Master
Guild Üyesi
Reklamcı
Server Sahibi
Supporter
V.i.P
- Katılım
- 18 Haz 2023
- Mesajlar
- 20,101
- Tepkime puanı
- 10
- Puanları
- 38
Amerika Birleşik Devletleri, tüm Dünya içinde her belanın bu toprakları bulmaması düşünülemez aksi iddia dahi edilemez. Filminden, dizisine oyunundan kitabına tüm dertler; bu ülke sakinlerinin başına geliyor ve günün sonunda kurtuluş içinse yine bu millete bel bağlanıyor. Fakat ziyadesiyle klişeleşmiş bu durumun birazcık aksini göstermek isteyen birtakım işler de bulunuyor. Düzeltmektense kendi bacağımıza asılmayı bilhassa kaçmayı tercih ettiğimiz Dustborn da oyun sektöründeki örneklerimizden biri.
Bildiğimiz “Amerika Birleşik Devletleri”nin, “Amerika Bölünmüş Devletleri“ne evrildiği bir alternatif zaman çizgisi, Dustborn’un inşa ettiği dünyayı kabaca özetliyor. Sunmuş olduğu hikayeyi ve karakterleri bizlerin seçimleriyle ilerleyen bir yolculuğa yediren Dustborn incelememize, lafı daha da uzatmadan başlangıç yapalım.
Dustborn, alternatif bir geleceği konu alan bizim şekillendirdiğimiz distopik bir hikayeye sahip
Hikayemiz arabada geçmekte olan bir muhabbet üstüne başlıyor ve ufak ufak oyuncuya veriliyor. Bir operasyonun tam olarak planladığı gibi gitmemesi ve üzerine yaşanılanlar zamanla detaylarıyla aktarılıyor. Nihayetinde ekip daha doğrusu sahte kimlikli müzik grubumuz, Amerika Bölünmüş Devletleri’nin pek çok farklı noktasından geçerek Kanada’ya ulaşmaya çalışıyor.
John F. Kennedy’nin suikaste uğramamış onun yerine eşinin vefat ettiği bir zaman çizgisini benimseyen Dustborn, bir hayli sıra dışı hikayesiyle öne çıkıyor. İçerdiği pek çok göndermenin yanı sıra, gençler arasında süregelen günümüz yeni terimlerine de selam çakıyor. Farklı olanların ezildiği bir yönetimden kaçış ümidiyle çıktığımız bu yolculukta grubumuz ile yakınlaşıyor ve büyük küçük kararları bizin verdiği bilhassa duygu yüklü bir serüven yaşamış oluyoruz.
Farklı olanlar demişken birtakım yetilerden bahsediyoruz. 2030’lar Amerika’sında ses telleri ile birtakım şeyleri mümkün kılan insanlar mevcut. 2000 dönemi gerçekleşen bir hadise sonrası bazı insanlar kazandığı güçlerle anormal olarak adlandırılmış. Kazandığı güçlerse vokal olarak tasvir edilirken kendi aralarında çeşitlenmekte. Bu hadise sonrası ortaya çıkan tek şeyse yetenekler ve anormaller değil. Echoe olarak isimlendirilen ve insanların düşüncelerini çarpıtan varlıklar da dünyanın dört bir yanına dağılmış.
Tüm bunlar ışığında bu anormallere karşı tutum da kesimden kesime değişiklik gösteriyor ve haliyle yaşantıları zorlaşıyor. Kimileri yerleşkeden uzak kampları tercih ederken kimileriyse şehirlerde gizli kapaklı yaşıyor. Dustborn’un sunmuş olduğu dünya kabaca böyle. Kaçakçılık üzerinden başlayan hikayemiz bizim kararlarımızla şekilleniyor şekillenmeye ancak öne çıktığı noktada dahi bazı sorunlar mevcut.
Örneğin diyaloglar gerçekten yavaş ilerliyor ve bu durum temposal anlamda ciddi sorunlar yaratıyor. Kararları vermeye biz veriyoruz ve etki ediyoruz evet fakat bu süreç gerçekten yorucu olabiliyor. Kaldı ki yer yer animasyon kalitesi de verilmek istenen duygunun aktarılmasında sorunlar yaratıyor.
Nitekim Dustborn, en iddialı olduğu kısımlardan birinde dahi daha en başından problemlerle geliyor. Bu türün önde gelen işlerini de bitirmiş biri olarak bu sorun, beni oyuna tam anlamıyla bağlanmaktan kopardı.
Karakterler ve oynanışa etkileri
Duygu yoğunluğu yüksek bir hikayeye pekala sıra dışı karakterler gider. Dustborn sunmuş olduğu ekip üyeleri ve diğer karakterler ile takdire şayan bir çeşitlilik yakalamış. Her bir karakterin yapısını zamanla kavrıyor ve ne gibi durumlara nasıl tepkiler verebileceğini öğreniyoruz.
Rock grubumuzla yapacağımız yolculuk boyunca onlarla etkileşime girecek ve hem bize hem de gruba karşı yaklaşımlarını 3 farklı yoldan biriyle sonuçlandıracağız. Bu karakterle olan etkileşimlerimiz bölümler boyunca veya kamp ateşi başında toplandığımız zamanlarda karşımıza çıkıyor genellikle.
Turne eşlikçilerimizin hoşuna gidebilecek hediyeleri bölümler boyunca toplayabilir ve ilişkimizi iyi bir noktaya taşıyabiliriz. Pekala bunların hiçbiri ile ilgilenmeyip dümdüz ilerleyedebiliriz ancak grup üyelerimizi daha iyi tanımanın genel deneyime etkisi pozitif yönde olacaktır. Nihayetinde anormallerin birbirine arka çıkması lazım. çünkü onların onlardan başka dostu yok.
Vokal yeteneklerine sahip anormaller olarak yaşam, bazen zor bazense kolay. Karşımıza bazı düşmanlar çıktığı vakit bu özelliklerle avantaj sağlayabiliyoruz. Fakat başımıza bela almamıza sebep olan şeyin de yine bu güçler olduğunu unutmayalım. Faşist yapıdaki güç, anormallere pek de sıcak yaklaşmıyor.
Haliyle kaçakçılık ve kaçış serüvenimizde bu güçlere yer yer başvuruyoruz. Dövüş haricindeki kısımlarla başlayacak olursak; vokallerimizle insanların duygu ve davranışlarında etki sahibiyiz. Onları sakinleştirmek veya susturmak gibi yetenekler karakterden karaktere değişkenlik gösteriyor. Bu sayede olaylara farklı grup üyeleriyle farklı yaklaşımlarda bulunma fırsatınız olmuş oluyor. Zaten Dustborn, duygu durumlarının hikayede büyük bir pay oynadığı bir oyun.
Bu özelliklerin bölümlerdeki kullanımından biraz sıyrılıp dövüşteki kullanımlarına gelecek olursak maalesef ki büyük başka bir sorun ile karşılaşıyoruz. Kombat mekaniklerinin tanıtıldığı bölümden oyunun sonuna dek aşırı keyif almayı geçtim keyif aldığınız bir an bulmak bile epey zor. Hoş temasına ve düşman skalasına karşın ne yazık ki çok sığ ve hissiyatı kuvvetli olmayan bir sistem mevcut. Aksiyon macera türlerinde de yer aldığını belirten bir yapımın bu konuda biraz daha özenli olması gerekirmiş.
çizgi romandan hallice görsellik ve müzikler
Geldik benim en hoşnut ayrıldığım kısma. Hikayesindeki tempo sorunlarını da göz önünde bulundurunca benim en takdir ettiğim yer burası oldu. Dustborn’un anlatmak istediklerine, temasına en uyacak tarz şüphesiz karikatüristik olurmuş ve de olmuş. Gerek politik göndermeleri gerekse mizah tarzı ile çizgi roman tasviri ile iyi bir uyum yakalanmış. Bölüm sonunda bakabileceğiniz bir sayı da çoğunluğun ne karar verdiğini yanı sıra bölümün özeti niteliğinde.
Dümenden de olsa bir Rock grubu olarak çıktığımız bu turnede pekala müzik hünerlerimizi sergilememiz gerekiyor. Pax’in yapmış olduğu besteleri performans etmek, bir mini oyunla mümkün kılınmış. Orijinal bir biçimde hazırlanmış bu müzikler hem kulağa hoş geliyor hem de sözleriyle, oluşturulmuş olan dünyaya ayna tutuyor.
Optimizasyon
Dustborn’un istemiş olduğu sistem gereksinimlerinin bir hayli üstünde olan bir sistemde deneyim ettim. Herhangi bir takılma ile karşılaşmaksızın dövüş sekanslarında FPS’te hareketlenmelere tanıklık ettim. çok sık olmasa da yer yer büyük düşüşler mevcuttu. Haricindeyse bir iki ara sahne çıkışında karakterimin yaptığım hareketleri algılamaması ile karşılaştım ancak menüye çıkıp geri girmemle düzeldi.
Son olarak oyunun yükleme ekranlarında da bir hayli hızlı olduğu bilgisini paylaşmalıyım. Lakin bu konuya değinmişken, yapımın pek çok kez bence gereksiz yükleme ekranına gittiği düşüncemi de dile getireyim.
Red Thread Games tarafından geliştirilen ve Quantic Dream tarafından yayınlanan Dustborn, 20 Ağustos 2024 itibariyle çıkmış bulunuyor. Eğer okuyacak farklı bir inceleme arıyorsanız incelememize de göz atabilirsiniz.
Bildiğimiz “Amerika Birleşik Devletleri”nin, “Amerika Bölünmüş Devletleri“ne evrildiği bir alternatif zaman çizgisi, Dustborn’un inşa ettiği dünyayı kabaca özetliyor. Sunmuş olduğu hikayeyi ve karakterleri bizlerin seçimleriyle ilerleyen bir yolculuğa yediren Dustborn incelememize, lafı daha da uzatmadan başlangıç yapalım.
Dustborn, alternatif bir geleceği konu alan bizim şekillendirdiğimiz distopik bir hikayeye sahip
Hikayemiz arabada geçmekte olan bir muhabbet üstüne başlıyor ve ufak ufak oyuncuya veriliyor. Bir operasyonun tam olarak planladığı gibi gitmemesi ve üzerine yaşanılanlar zamanla detaylarıyla aktarılıyor. Nihayetinde ekip daha doğrusu sahte kimlikli müzik grubumuz, Amerika Bölünmüş Devletleri’nin pek çok farklı noktasından geçerek Kanada’ya ulaşmaya çalışıyor.
John F. Kennedy’nin suikaste uğramamış onun yerine eşinin vefat ettiği bir zaman çizgisini benimseyen Dustborn, bir hayli sıra dışı hikayesiyle öne çıkıyor. İçerdiği pek çok göndermenin yanı sıra, gençler arasında süregelen günümüz yeni terimlerine de selam çakıyor. Farklı olanların ezildiği bir yönetimden kaçış ümidiyle çıktığımız bu yolculukta grubumuz ile yakınlaşıyor ve büyük küçük kararları bizin verdiği bilhassa duygu yüklü bir serüven yaşamış oluyoruz.
Farklı olanlar demişken birtakım yetilerden bahsediyoruz. 2030’lar Amerika’sında ses telleri ile birtakım şeyleri mümkün kılan insanlar mevcut. 2000 dönemi gerçekleşen bir hadise sonrası bazı insanlar kazandığı güçlerle anormal olarak adlandırılmış. Kazandığı güçlerse vokal olarak tasvir edilirken kendi aralarında çeşitlenmekte. Bu hadise sonrası ortaya çıkan tek şeyse yetenekler ve anormaller değil. Echoe olarak isimlendirilen ve insanların düşüncelerini çarpıtan varlıklar da dünyanın dört bir yanına dağılmış.
Tüm bunlar ışığında bu anormallere karşı tutum da kesimden kesime değişiklik gösteriyor ve haliyle yaşantıları zorlaşıyor. Kimileri yerleşkeden uzak kampları tercih ederken kimileriyse şehirlerde gizli kapaklı yaşıyor. Dustborn’un sunmuş olduğu dünya kabaca böyle. Kaçakçılık üzerinden başlayan hikayemiz bizim kararlarımızla şekilleniyor şekillenmeye ancak öne çıktığı noktada dahi bazı sorunlar mevcut.
Örneğin diyaloglar gerçekten yavaş ilerliyor ve bu durum temposal anlamda ciddi sorunlar yaratıyor. Kararları vermeye biz veriyoruz ve etki ediyoruz evet fakat bu süreç gerçekten yorucu olabiliyor. Kaldı ki yer yer animasyon kalitesi de verilmek istenen duygunun aktarılmasında sorunlar yaratıyor.
Nitekim Dustborn, en iddialı olduğu kısımlardan birinde dahi daha en başından problemlerle geliyor. Bu türün önde gelen işlerini de bitirmiş biri olarak bu sorun, beni oyuna tam anlamıyla bağlanmaktan kopardı.
Karakterler ve oynanışa etkileri
Duygu yoğunluğu yüksek bir hikayeye pekala sıra dışı karakterler gider. Dustborn sunmuş olduğu ekip üyeleri ve diğer karakterler ile takdire şayan bir çeşitlilik yakalamış. Her bir karakterin yapısını zamanla kavrıyor ve ne gibi durumlara nasıl tepkiler verebileceğini öğreniyoruz.
Rock grubumuzla yapacağımız yolculuk boyunca onlarla etkileşime girecek ve hem bize hem de gruba karşı yaklaşımlarını 3 farklı yoldan biriyle sonuçlandıracağız. Bu karakterle olan etkileşimlerimiz bölümler boyunca veya kamp ateşi başında toplandığımız zamanlarda karşımıza çıkıyor genellikle.
Turne eşlikçilerimizin hoşuna gidebilecek hediyeleri bölümler boyunca toplayabilir ve ilişkimizi iyi bir noktaya taşıyabiliriz. Pekala bunların hiçbiri ile ilgilenmeyip dümdüz ilerleyedebiliriz ancak grup üyelerimizi daha iyi tanımanın genel deneyime etkisi pozitif yönde olacaktır. Nihayetinde anormallerin birbirine arka çıkması lazım. çünkü onların onlardan başka dostu yok.
Vokal yeteneklerine sahip anormaller olarak yaşam, bazen zor bazense kolay. Karşımıza bazı düşmanlar çıktığı vakit bu özelliklerle avantaj sağlayabiliyoruz. Fakat başımıza bela almamıza sebep olan şeyin de yine bu güçler olduğunu unutmayalım. Faşist yapıdaki güç, anormallere pek de sıcak yaklaşmıyor.
Haliyle kaçakçılık ve kaçış serüvenimizde bu güçlere yer yer başvuruyoruz. Dövüş haricindeki kısımlarla başlayacak olursak; vokallerimizle insanların duygu ve davranışlarında etki sahibiyiz. Onları sakinleştirmek veya susturmak gibi yetenekler karakterden karaktere değişkenlik gösteriyor. Bu sayede olaylara farklı grup üyeleriyle farklı yaklaşımlarda bulunma fırsatınız olmuş oluyor. Zaten Dustborn, duygu durumlarının hikayede büyük bir pay oynadığı bir oyun.
Bu özelliklerin bölümlerdeki kullanımından biraz sıyrılıp dövüşteki kullanımlarına gelecek olursak maalesef ki büyük başka bir sorun ile karşılaşıyoruz. Kombat mekaniklerinin tanıtıldığı bölümden oyunun sonuna dek aşırı keyif almayı geçtim keyif aldığınız bir an bulmak bile epey zor. Hoş temasına ve düşman skalasına karşın ne yazık ki çok sığ ve hissiyatı kuvvetli olmayan bir sistem mevcut. Aksiyon macera türlerinde de yer aldığını belirten bir yapımın bu konuda biraz daha özenli olması gerekirmiş.
çizgi romandan hallice görsellik ve müzikler
Geldik benim en hoşnut ayrıldığım kısma. Hikayesindeki tempo sorunlarını da göz önünde bulundurunca benim en takdir ettiğim yer burası oldu. Dustborn’un anlatmak istediklerine, temasına en uyacak tarz şüphesiz karikatüristik olurmuş ve de olmuş. Gerek politik göndermeleri gerekse mizah tarzı ile çizgi roman tasviri ile iyi bir uyum yakalanmış. Bölüm sonunda bakabileceğiniz bir sayı da çoğunluğun ne karar verdiğini yanı sıra bölümün özeti niteliğinde.
Dümenden de olsa bir Rock grubu olarak çıktığımız bu turnede pekala müzik hünerlerimizi sergilememiz gerekiyor. Pax’in yapmış olduğu besteleri performans etmek, bir mini oyunla mümkün kılınmış. Orijinal bir biçimde hazırlanmış bu müzikler hem kulağa hoş geliyor hem de sözleriyle, oluşturulmuş olan dünyaya ayna tutuyor.
Optimizasyon
Dustborn’un istemiş olduğu sistem gereksinimlerinin bir hayli üstünde olan bir sistemde deneyim ettim. Herhangi bir takılma ile karşılaşmaksızın dövüş sekanslarında FPS’te hareketlenmelere tanıklık ettim. çok sık olmasa da yer yer büyük düşüşler mevcuttu. Haricindeyse bir iki ara sahne çıkışında karakterimin yaptığım hareketleri algılamaması ile karşılaştım ancak menüye çıkıp geri girmemle düzeldi.
Son olarak oyunun yükleme ekranlarında da bir hayli hızlı olduğu bilgisini paylaşmalıyım. Lakin bu konuya değinmişken, yapımın pek çok kez bence gereksiz yükleme ekranına gittiği düşüncemi de dile getireyim.
Red Thread Games tarafından geliştirilen ve Quantic Dream tarafından yayınlanan Dustborn, 20 Ağustos 2024 itibariyle çıkmış bulunuyor. Eğer okuyacak farklı bir inceleme arıyorsanız incelememize de göz atabilirsiniz.