Gezgin Gamer’ın Seyir Defteri – Antik Roma Mirasını Taşıyan Bembeyaz Şehir, Forgotten City

[srocenter Can]

Koca bir haftanın yorgunluğunu omuzlarımızdan atmayı kim istemez ki? Kapının arasından sinsice bakan sorumluluklar, bizi olduğumuz yere mıhlar. Tatili hak etmiş olmanın verdiği mutluluk, bitmemiş işlerin altında kolayca ezilir.

Merak etmeyin, Pazar gününüzü biraz olsun rahatlatacak ve size huzur verecek bir terapi ile karşınızdayım. Oturduğunuz yerden gezmenizi sağlayacak bir program olanbugünün planı, The Forgotten City’de aynı isimle geçen şehirde(?) turistik bir gezi içeriyor.

Forgotten City
Gezgin Gamerâın Seyir Defterinin Yadsınamaz Şehri: Forgotten City


Forgotten City, aslında yöneticisi ve yaşayanları tarafından hiçbir zaman bir isim konulmamış olan bir şehir olarak gözümüze çarpıyor. İki vadi arasından geçen bir nehrin üstüne inşa edilmiş olan güzide kasaba, onun dışında doğaya hiçbir tahribatta bulunulmamış izlenimini veriyor. Her bir tarafımızdan yükselen taşlık alanlar adeta bir çerçeve görüntüsü yaratıyor ve durduğumuz basamaktan büyüleyici gözüken şehre doğru bakmaya doyamıyoruz.

Mimarisi bakımından Antik Roma dönemini işaret eden kasaba, oldukça sakin ve yardımsever insanlara hizmet ediyor. Hatta inişli çıkışlı gelişimizden sonra merdivenlerde karşılaştığımız Galerius isimli bir çiftçi, bizi gezdirmeyi bile teklif ediyor.

Doğa ile tarihin harika şekilde buluşması.

İnsan eli ile doğanın eşi görülmemiş terkibinin ardından Galerius’u takip ediyor ve beyaz taş merdivenlerden iniyoruz. Antik Roma dönemini benzersiz bir şekilde yansıtan mimari yapıların yanından geçerken sağımızda balıkların yüzdüğü ve doğal gözüken masmavi göle bakmadan edemiyoruz. çeşitli taş materyaller ile inşa edilmiş minik bir surun içinden geçerken şehir sakinlerinin yaşadığı yere de göz atmış oluyoruz.

Galerius bizi kapıda beklerken biz de evlere göz atıyor ve insanlarla konuşma şansı elde ediyoruz. Genellikte tek odalı ve dış cephesi çimento ile yapılmış evler, kompakt bir biçimde tasarlanmış. Örneğin iki kişinin odası, tek bir binada yer alabiliyor. Tuğla kaplamalara sahip olan evlerde kapı bulunmuyor ve kapı boşlukları kırmızı perdeler ile örtülüyor. Odalar; küçük ve sade olmakla birlikte içlerinde yer yatakları, vazolar, sandıklar, masalar ve insanların kendileri için dua edip adak adadıkları küçük türbeler Atrium’ları içeriyor.

Roma evleri hep iç içe bulunuyor.

Galerius’u daha fazla bekletmeden nehrin üstüne yapılmış bir köprüyü geçiyor ve şehir meydanına geliyoruz. Genellikle beyaz taş ve mermer kullanılmış olan meydan, oldukça temiz ve göze hoş bir şekilde tasarlanmış. Bakımı yapılan bitkiler, beyaz kemerler ve korkuluklar, dekoratif bir fıskiye ve tabii ki şehrin kot farkından dolayı inşa edilmiş beyaz ve çok basamaklı merdivenler…

Güneş bize hücum ederken kasabanın kuralından dolayı yönetici Magistrate Sentius ile konuşmak için gardiyan Horatius’u takip ediyoruz.

Kasabanın diğer yapılarına kıyasla Sentius’un evi daha bir dikkat çekiyor çünkü kendisi, burada görkemli bir villaya sahip olan azınlıktaki insanlardan birisi. Villasına buyur eden Sentius, üst kata çıkarken biz etrafa bakmak için ise yavaş yürüyoruz. Bu nasıl bir güzelliktir! Siyah mermer kaplı yerlere musavver duvarlar eşlik ederken altın kaplama tavan süslemeleri ve mermer sütunlar evin zenginliğini adeta bağırarak ilan ediyor. Tablolar, sütunlar ve sedirler bizi çoktan yerimize mıhladı bile.

Sentius’un villası

Sentius ile iki çift laf ediyoruz ve bize, burada geçerli olan ama kökeni bilinmeyen Altın Kural’dan bahsediyor: “Sana yapıldığında kızacağın şeyi başkalarına da yapma.”Sentius’un villasından sonra küçük bir meydana geliyor ve bir başka başkan adayı olan Malleolus’un malikasine bakıyoruz. Malleolus, bugün gerçekleşecek seçimde tek aday ve Sentius’tan nefret ediyor.

Merdivenlerden yukarı çıktığımızda kentin kalbinin attığı yeri keşfediyoruz. Apollo ve Diana Tapınakları’nın hizasında marangoz, fırın ve terzi bulunurken altın heykeller ve çeşitli bitkiler de meydanda yer alıyor. Meydandaki küçük stantlara bakarken karşımızda upuzun koridorun sonunda Roma Hamamı yer alıyor. Altın heykellere ayrı bir parantez açmak gerekiyor çünkü bu heykeller, garip bir şekilde sizi izliyor gibi gözüküyor ve şehrin her yerinde bulunuyor.

Roma Hamamı

Desius, Georgius, Vergil gibi cana yakın ama çekingen insanlarla sohbet ederken Altın Kural hakkında ne düşündüklerini soruyoruz. Elbette herkes farklı bir yanıt verse de korktuklarını anlamak güç değil. Tuhaf bir korkuya sahipler. Altın heykeller de bize evet dermişçesine bakmaya devam ediyor.

En sonunda sola saptığımızda ise kasaba seçimlerinin yapıldığı ama ne zaman inşa edildiği bilinmeyen başka bir Yunan Tapınağı görüyoruz ve gezimizi sonlandırmak adına bir ağacın altına çöküveriyoruz.

Değerli okurlar, arkamda görmüş olduğunuz unutulmuş Roma şehri bizden ve sakinlerinden bir şeyler saklamaktadır. Pitoresk bir yapıda olan kasaba, aslında hiç de masum değildir. Tepedeki Naevea’nın sarayı ile görkemli tapınak ne yazık ki bizlere kapalı olduğundan oraları gösteremiyoruz.

Büyük Tapınak

Öte yandan bu şehrin başka bir tuhaflığı ise Roma döneminin yanında Antik Yunan döneminden kalan kalıntılara da sahip olması. Arkeoloji bilgim beni yanıltmıyorsa Antik Mısır dönemine bile rastlayacağımızı düşünüyorum. Üstüne üstlük Sentius, Altın Kural’ın bozulmamasını sağlayamadığımız şekilde buradan ayrılmanın mümkün olmadığını söylüyor.

Onun dediklerini yapmadan önce bir çıkış yolu bulacağımızı düşünüyorum. Gezgin Gamerâın Seyir Defteriânin sonraki bölümlerine dek keyifli haftalar efenimâ¦

Lüks evlerin içlerinde genellikle süs havuzu bulunuyor.