KONU AÇ !

Topluluğumuzda Konular Açın ve Bize Ulaşın !

Yeni Konular !

Konulara Yorum Yapın ve Konunuzu Öne Çıkarın !

Bize Ulaşın !

Yöneticilerimiz Size 7/24 Yardımcı Olmak İçin Hazır !

SİLKROAD TÜRKİYE'NİN EN YENİ SİSTEMLİ VE MÜŞTERİ SEVGİSİYLE EN İYİ REKLAM PLATFORMLARINDAN BİTANESİ SROCENTER SEN YOKSAN Bİ KİŞİ EKSİK !

Ruh, Mekanik Olmadan Neye Yarar? – Agatha Christie Hercule Poirot: The London Case İncelemesi

srocenter Can

Forum Admin
Moderatör
Center Üyesi
Bilişim Sahibi
Çevirmen
Coder
Grafiker
Guild Master
Guild Üyesi
Reklamcı
Server Sahibi
Supporter
V.i.P
Katılım
18 Haz 2023
Mesajlar
15,992
Tepkime puanı
4
Puanları
38
Oldum olası filmlerden çok kitap mecrasının oyunlara olan uyarlamalarına daha sıcakkanlı bakmışımdır. Kitaplar, anlattığı ana fikir ve yansıttığı tema bakımından (elbette hayal gücünün etkisiyle) bana daha ilgi çekici geldiğinden bu uçsuz bucaksız yaratıcılığın uyarlaması yapılan oyuna da sirayet edeceğini düşünürüm.

Polisiye türü denince ilk akla gelen yazar Agatha Christie’nin romanlarından ilham alınan ve birçok eserinde kendisini gördüğümüz ünlü ana karakterlerden birisi olan Hercule Poirot’u içeren Blazing Griffin’in geliştirdiği The London Case da bu bakımdan beni kendisine çekti. Karizmatik ve zeki bir dedektif olarak ciddi bir suçu çözme fikri kulağa ilgi çekici gelse de oyun, mekanikleri bakımından bu heyecanı ne yazık ki köreltiyor.
Agatha Christie Hercule Poirot – The London Case ne anlatıyor?


Geçmişte yazılmış olan romanlarından ziyade tamamen orijinal bir fikir ve olay örgüsü görüyoruz. Belçika polis gücü için çalışan ana karakterimiz dedektif Hercule Poirot ile Londra Müzesi’nde Mary Magdelene’nin resmedildiği değerli bir tablonun çalınması suçuyla ilgileniyoruz. Müzede birtakım kişilere erken şekilde gösterilmesi planlanan galada tablo yerinde bulunamayınca Poirot ile yardımcısı Arthur Hastings iş üstüne düşüyor.

Öncelikle point-and-click türündeki oyunun giriş kısmını ve hikayesini oldukça beğendiğimi söylemem gerekiyor. Geliştiriciler, direkt olarak tabloyla ilgili hikayeyi vermek yerine prologue kısmına daha küçük ölçekli bir hırsızlık olayı koyarak oyuncuya hem mekanikleri hem de bundan sonraki ana hikayede yer alacak bazı karakterleri tanıtmayı amaçlamışlar. Böylelikle Poirot’un yardımcısı Hastings ile öne çıkan karakterlerden olan Florence ile Anastasia’yı görme fırsatı buluyoruz.
aghc4.jpg


Bunun dışında bu olayı oyunun sonraki vakitlerinde tekrar gündeme getirecek şekilde ucu açık bırakmaları da ayrıyeten takdir ettiğim bir kısım oldu. Dolayısıyla oyun, hikayesini ve oyuncuya hissettirmek istediklerini bir Agatha Christie romanı gibi özen vererek sunuyor. Böylelikle hikayenin devamını getirip tabloyu çalanın kim olduğunu da öğrenme isteğim hep canlı kaldı.

Hikayenin kaliteli bir şekilde sunulmasının yanında yan karakterlerin (veya şüphelilerin) de oyuncuya tanıtılmasını yaratıcı buldum. Tablonun çalınması dışında oyunda belli bir anda, galada bulunan kişilerle konuşulup onları birer tablo ile eşleştirmemiz isteniyor. Örneğin Florence’ı işine olan bağlılığından dolayı The Worker Bee’ye ve Johan Kristiansen’i ise Narcissus tablosuna benzetiyoruz. Böylelikle müstakim şekilde şüphelilerin hepsiyle konuşmaktansa kişiliklerini ve potansiyel gayelerini resimler aracılığıyla öğrenmiş oluyoruz.
Oynanış konusunda ciddi sıkıntılar mevcut


Oyunun hikayesi ilgi çekici olsa da mekaniklerini oldukça yavan bulduğumu söylemem gerekiyor. Karakterlerle konuştukça ve suç mahallini inceledikçe gerçekleşen suçla ilgili bir zihin haritası oluşuyor. Topladığınız delillerle birlikte çeşitli sorular ve gözlemler bu haritaya ekleniyor. Resimde de gördüğünüz üzere kimisi karakterlerle olan konuşmalardan alınan delili simgelerken bazıları suç mahallinde yapılan gözlemleri resmediyor.
aghc1.jpg
Zihin haritasında benzer ipuçlarını birbiriyle eşleştirmeniz gerekiyor.

Olayda ilerlemeniz için zaman zaman bu soruları veya gözlemleri birbiriyle bağlamanız gerekiyor. Bunun için de birbiriyle alakalı olan baloncukları seçiyor ve böylelikle Poirot’a, bu delillerle ilgili mantıklı bir çıkarım yaptırmış oluyorsunuz. Mantıklı bir çıkarım oluşturulduğunda ise bunu bir karaktere anlatıyor (veya onu suçluyor) ve çıkarımınızı temellendirmek adına doğru baloncukları seçiyorsunuz.

Bir dedektiflik romanını düşündüğümüzde sürecin tüm gerekli parçalarını görebiliyoruz. Poirot ile önce kapalı veya açık mekanda etkileşime girilebilecek objelere tıklanıyor ve bu objelerle ilgili gözlemler zihin haritasına kaydediliyor. Örneğin oyun, kimi noktada objelerle alakalı sadece dedektifin yorumunu gösterirken bazılarını ise hareket ettirilebilir şekilde oyuncunun önüne çıkarıyor. Hareket ettirilebilen veya kamera açısının değişebildiği objelerde ise oyuncu, birtakım ipuçlarını objeye tıklayarak buluyor.

Nitekim bu oynanış mekanikleri çok küçük noktalarla beni kendisinden soğutmayı da başardı. Örneğin belirli objelerin doğru yerlerine tıklayarak gözlemler yapabilirken yanlış kararlar veremiyoruz. Oyun, tüm noktaları doğru şekilde bulana dek bizi aramaya devam ettiriyor. Dolayısıyla bir süre sonra son gözlemi yapmak adına kendinizi objenin her yerine tıklayarak bulabiliyorsunuz ki bu da oyunun yarattığı atmosferi yerle bir ediyor.
aghc2.jpg
Kapı kolunda suçla alakalı şeylere tıklayıp gözlem yapabiliyoruz.

Bunun dışında gözlemleri birbiriyle bağlarken de hata yaptığınızda herhangi bir ceza uygulanmıyor ve hikayenin gidişatında bir değişme olmuyor. Bu bakımdan çıkarım yapma kısmını zor yapmak için özen göstermemişler. Baloncuk içinde aynı şekil olanları eşleştirmeniz çoğu zaman yetiyor ama yanlış yaptığınızda da oyun bu sekansı size tekrardan denettiriyor.

Yan karakterleri tablo ile tanıtma fikri de ilk bakışta bu yüzden çok ilgi çekici ve yaratıcı gelmişti. Bir yan karakteri yanlış bir tablo ile eşleştirdiğimde oyunun bana doğrusunu söylemeyeceğini ama benim yanlış yaptığımı er ya da geç öğreneceğimi düşünüyor ve hatta bu yanlışın tabloyu çalan kişiyi bulurken yargılarıma etki edeceğini düşünüyordum. Büyük bir yanılgı içine girmişim. Oyun, yanlış bir karar verdiğinizde kendisini farklı bir yola sokmak yerine tekrardan denemenizi istiyor.

Elbette böyle bir seçim, oyunun yarattığı atmosferi ve dedektif olma hissini de yerle bir ediyor. Mekaniklerin çeşitli oluşu (ki derin bir çeşitlilikten söz edilemez) bile bu durumu kurtaramıyor. Karakterlerle olan diyaloglar da oldukça düz bir şekilde kurgulanmış. Poirot’un dediklerine kanıt sunulma ihtiyacında da en alakalı seçenekleri seçmek genellikle yetiyor. Bu da size derinlikli bir dedektiflik deneyimi sunmak yerine sürece yüzeysel şekilde bakmanıza neden oluyor.
aghc3.jpg


Dolayısıyla The London Case’i oynanış bakımından daha sürükleyici ve derinlikli bulmak isterdim. Poirot’u yanlış yönlendirdiğimizde cezalandırıldığımızı görmek, oyunun bambaşka bir sonuna ulaşmak ve zamanı geldiğinde doğru opsiyonları seçmek yerine çıkarımları da oyuncunun oluşturmasını sağlamak hiç şüphesiz yapıma apayrı bir hava katardı.
Kısıtlı oyun alanı olsa da görselliğe laf yok


The London Case, oynanış babında pek isteneni veremese de görsellik bakımından iyi bir iş çıkarmış. The First Cases gibi eski yapımlara bakıldığında şüphesiz karakter modellemelerinde ve mekan tasarımlarında bir düşüş görülse de bu tarz bir oyun için, hele ki eski oyunları da oynamayan kişileri hesaba katıldığında, gayet yeterli bir görsellik var diyebilirim. Mekanlar, hatırı sayılır bir detaycılığa sahip olduğundan keşif hissini de körüklüyor. Özellikle Londra Müzesi’nin zarif tasvirini beğendim. Ayrıyeten mekanların da tek bir tuşla dönebildiğini söylemem gerek. Böylelikle oyuncuya görünmeyen bir kısım tek tuşla değiştirilebiliyor ve mekanın farklı bir kısmı ortaya çıkıyor.

Karakterler, low-poly tarzında akılda kalıcı şekilde resmedilse de bir kukla olmaktan öteye de gidememişler. Seslendirmeler olsa bile karakterlerin mimikleri çoğu zaman seçilmiyor ve anlaşılmıyor. Dolayısıyla karakterlere bakmak bile bir işkenceye dönüşebiliyor.

Ancak seslendirme konusunda ince bir işçilik de yapılmış. Hercule Poirot’un zeki ve etik kurallarına saygılı oluşu (kendisine has saygılı tavrı), seslendirmesiyle tam oturduğundan kendisini dinlemek çok zevkli hale gelebiliyor. Oyunun temposunu ise bir bakıma yavaş bulduğumu söylemem gerek. Özellikle Poirot’un yürüme hızı ve birçok aksiyona başlamadan önce giren animasyon bunu daha da kötüleştiriyor.

Agatha Christie – Hercule Poirot: The London Case; PC, PS4, PS5, Xbox One, Xbox Series ve Switch için 29 Ağustos tarihinde çıkış yaptı. Okuyacak başka bir inceleme arıyorsanız  bakmanızı öneririz.

aghc.jpg

Agatha Christie - Hercule Poirot: The London Case
6


İnceleme6


ArtılarHikaye ve teması oldukça ilgi çekici.Hercule Poirot, yönetmesi keyifli bir ana karakter.

EksilerDedektiflik mekaniklerinde cezalandırma olmadığından pek yavan kalıyor.Suçu çözmek adına çok bir derinlik sağlanmıyor. Doğru çifti bul oyunundan farksız.



ÖzetAgatha Christie - Hercule Poirot: The London Case, ünlü dedektif Hercule Poirot'un Londra Müzesi'nde çalınan değerli bir tabloyu bulma görevini üstlendiği bir oyun olarak karşımıza çıkıyor. Orijinal bir hikaye sunan oyun, karakterlerin ve olayların tanıtımını başarılı bir şekilde yapıyor. Ancak mekanikleri ve çıkarım yapma süreci, oyuncular için daha derinlemesine bir deneyim sunamıyor. Mekaniklerin derin olmayışı ise oyunun yarattığı atmosferi ve oyuncuya verilen hissiyatı ne yazık ki bozmakla kalıyor.




 
Üst