srocenter Can
Forum Admin
Moderatör
Center Üyesi
Bilişim Sahibi
Çevirmen
Coder
Grafiker
Guild Master
Guild Üyesi
Reklamcı
Server Sahibi
Supporter
V.i.P
- Katılım
- 18 Haz 2023
- Mesajlar
- 20,123
- Tepkime puanı
- 12
- Puanları
- 38
Bazı havayolu şirketlerinin uçuş sırasında Wi-Fi bağlantısı imkanı sunduğunu fark etmiş olmalısınız. Peki ama uçakta Wi-Fi nasıl çalışır?İçindekiler
Uçakta Wi-Fi Nasıl çalışır?
İnternet, modern dünyanın en büyük ihtiyaçlarından birisi ve günümüzde yalnızca evimizde veya ofisimizde değil, alışveriş merkezi ve hatta metro istasyonlarında dâhi internet bağlantısı kullanabiliyoruz.
Bunların hepsi bir noktada anlaşılabilir olsa da yeryüzünden yaklaşık 30.000 fit yukarıda, bir uçakta internete bağlı olmak kulağa sıra dışı bir deneyim gibi geliyor.
Ne de olsa evimizdeki toz tutmuş modem, bir kablo ile internete bağlıdır ve daha sonra bu sinyalleri antenler yardımı ile yayar ancak söz konusu şey uçaklar olduğunda durum daha farklıdır.
Uçaklar, sürekli olarak bir kabloya bağlı kalamaz. Bu nedenle bir İnternet Servis Sağlayıcı (ISS) ile kablosuz bağlantı kurmaları gerekir.
Air-to-Ground (ATG)
Bunu başarmanın yollarından birisi, uçak ile yeryüzündeki bir baz istasyonu arasında Air-to-Ground (ATG) yani Havadan Karaya kablosuz bağlantı sağlamaktır.
Bir baz istasyonu, uçaktaki aparatlarla radyo dalgalarını kullanarak iletişim sağlar. Eğer baz istasyonları düzgün bir şekilde aralıklandırılmışsa, uçak hareket hâlinde olsa dâhi kendisine en yakın baz istasyonu ile bağlantı kurabilir.
Bu durumu daha net bir şekilde kavrayabilmeniz için basit bir örneklendirme yapalım: Örneğin gerçekten de büyük bir evde oturduğunuzu ve evinizde birkaç modem bulunduğunu düşünün.
Kullandığınız akıllı telefon evin içerisinde hareket ederken bağlantı kalitesi zayıflayan modem ile bağlantıyı otomatik olarak keser ve daha yakınında yer alan başka bir modeme bağlanır.
Uçaktaki anten, iletişimin tek yönlü olması nedeniyle göbek tarafına bağlıdır.
Yine de bu teknolojinin harika çalışmaktan uzak olduğunu hatırlatmak gerekir çünkü Air-to-Ground (ATG) teknolojisi ile genellikle 3 Mbps gibi düşük hızlar elde edersiniz.
Bu hız yeni e-postaları okumak veya birkaç makaleye göz atmak için yeterli olsa da, bir şeyler izlemek istediğinizde sinir bozucu hâle gelebilir.
Yine de hiç yoktan iyidir, öyle değil mi?
ATG ile bağlantı sağlamaya çalışırken okyanus ötesi seyahatler bazı bariz nedenlerden ötürü önemli bir sorun hâline gelir çünkü okyanusta size destek sağlayabilecek herhangi bir baz istasyonu bulamazsınız. Bu nedenle okyanus ötesi seyahatlerde internet bağlantısı pratik olarak yoktur veya zaman zaman kesilir.
Ayrıca baz istasyonları dilediğimiz her yere dikilemediği veya dikilemeyeceği için internet bağlantısı kalitesi iç hatlardaki bir yolculuk sırasında dâhi sık sık dalgalanabilir.
Ku Band ve Ka Band
Air-to-Ground (ATG) yani Havadan Karaya teknolojisinin bu tür sınırlandırmaları atmosferin üzerinde süzülen özel uyduların yardımı ile aşılabilir.
Bu uydular Ku Band adı verilen mikrodalga frekanslarının bir kısmını kullanarak uçakla iletişim sağlar. Uydu, baz istasyonundan gelen sinyalleri uçaktaki alıcıya doğru yansıtan oldukça yansıtıcı bir ayna oluşturur.
Anten, uçağın üzerine sabitlenmiş kubbe şeklindeki bir daire içerisinde yer alır.
Bu teknolojinin 30 – 40 Mbps gibi kayda değer hızlar sunduğu biliniyor ancak uydu aynı anda birden fazla uçakla iletişim kurabildiği için hızlar çoğu zaman daha düşük oluyor.
Eğer daha da yüksek hızlara ihtiyacınız varsa Ka Band adı verilen başka bir mikrodalga bandına ihtiyaç duyacaksınız.
Bu teknoloji üstün yansıma sağlayan ViaSat1 uydusunu kullanarak şu anda elde edebileceğiniz en güçlü uçak içi Wi-Fi hizmetini sunar.
Öyle ki hızlar 3 Mbps veya 40 Mbps ile kıyaslandığında çok daha hızlı olan 70 – 80 Mbps seviyesine kadar ulaşabilir. Hatta bu hız pek çok kişinin evindeki internet hızından bile daha hızlı olabilir.
İronik, öyle değil mi?
Tabii ki bu teknolojinin son derece pahalı olduğunu hatırlatmak gerekir. Bu nedenle yalnızca bunu karşılamaya istekli olan havayolu şirketleri tarafından tercih edilir.
Neden Her Havayolu Şirketi Wi-Fi Hizmeti Sunmuyor?
Bu sorunun bariz birkaç yanıtı var.
Bunlardan ilki potansiyel maliyetler: Örneğin ekonomik uçuş sağlamayı hedefleyen bir havayolu şirketi bu tür bir adım atarak uçak bileti fiyatlarını artırmaktan kaçınmak isteyecektir.
Aslında pek çok havayolu şirketi Ku Band hizmetlerini dâhi karşılayamıyor çünkü uçağın tepesindeki kubbe şeklindeki anten hem kalın hem de ağırdır ve uçakta sürüklenmeye ve hareket alanının kısıtlanmasına neden olur.
Bu da uçak motorlarının ekstra ağırlığı taşımak için daha fazla yakıt tüketmesi gerektiği anlamına gelir.
Mevcut Ku Band antenlerinin yalnızca ağırlığından doğan uçuş başı yakıt maliyeti yaklaşık olarak 400 ila 600 pound arasında olduğu biliniyor.
Dolayısı ile tüm uçuşlarda bu tür bir hizmet almak istiyorsanız, onu kullanmadığınız uçuşlar için bile, ekstra bilet parası ödemeniz gerekir.
Neyse ki kablosuz teknolojiler hızla gelişmeye devam ediyor ve mühendisler hem daha hafif hem de daha uygun maliyetli antenler geliştirmek için sıkı bir şekilde çalışıyorlar.
Önümüzdeki birkaç ay içerisinde olmasa da yakın bir gelecekte daha fazla uçakta Wi-Fi bağlantısının standartlaşmaya başladığını görmek şaşırtıcı olmayacaktır.
Uçakta Wi-Fi Nasıl çalışır?
İnternet, modern dünyanın en büyük ihtiyaçlarından birisi ve günümüzde yalnızca evimizde veya ofisimizde değil, alışveriş merkezi ve hatta metro istasyonlarında dâhi internet bağlantısı kullanabiliyoruz.
Bunların hepsi bir noktada anlaşılabilir olsa da yeryüzünden yaklaşık 30.000 fit yukarıda, bir uçakta internete bağlı olmak kulağa sıra dışı bir deneyim gibi geliyor.
Ne de olsa evimizdeki toz tutmuş modem, bir kablo ile internete bağlıdır ve daha sonra bu sinyalleri antenler yardımı ile yayar ancak söz konusu şey uçaklar olduğunda durum daha farklıdır.
Uçaklar, sürekli olarak bir kabloya bağlı kalamaz. Bu nedenle bir İnternet Servis Sağlayıcı (ISS) ile kablosuz bağlantı kurmaları gerekir.
Air-to-Ground (ATG)
Bunu başarmanın yollarından birisi, uçak ile yeryüzündeki bir baz istasyonu arasında Air-to-Ground (ATG) yani Havadan Karaya kablosuz bağlantı sağlamaktır.

Bir baz istasyonu, uçaktaki aparatlarla radyo dalgalarını kullanarak iletişim sağlar. Eğer baz istasyonları düzgün bir şekilde aralıklandırılmışsa, uçak hareket hâlinde olsa dâhi kendisine en yakın baz istasyonu ile bağlantı kurabilir.
Bu durumu daha net bir şekilde kavrayabilmeniz için basit bir örneklendirme yapalım: Örneğin gerçekten de büyük bir evde oturduğunuzu ve evinizde birkaç modem bulunduğunu düşünün.
Kullandığınız akıllı telefon evin içerisinde hareket ederken bağlantı kalitesi zayıflayan modem ile bağlantıyı otomatik olarak keser ve daha yakınında yer alan başka bir modeme bağlanır.
Uçaktaki anten, iletişimin tek yönlü olması nedeniyle göbek tarafına bağlıdır.
Yine de bu teknolojinin harika çalışmaktan uzak olduğunu hatırlatmak gerekir çünkü Air-to-Ground (ATG) teknolojisi ile genellikle 3 Mbps gibi düşük hızlar elde edersiniz.
Bu hız yeni e-postaları okumak veya birkaç makaleye göz atmak için yeterli olsa da, bir şeyler izlemek istediğinizde sinir bozucu hâle gelebilir.
Yine de hiç yoktan iyidir, öyle değil mi?
ATG ile bağlantı sağlamaya çalışırken okyanus ötesi seyahatler bazı bariz nedenlerden ötürü önemli bir sorun hâline gelir çünkü okyanusta size destek sağlayabilecek herhangi bir baz istasyonu bulamazsınız. Bu nedenle okyanus ötesi seyahatlerde internet bağlantısı pratik olarak yoktur veya zaman zaman kesilir.
Ayrıca baz istasyonları dilediğimiz her yere dikilemediği veya dikilemeyeceği için internet bağlantısı kalitesi iç hatlardaki bir yolculuk sırasında dâhi sık sık dalgalanabilir.
Ku Band ve Ka Band
Air-to-Ground (ATG) yani Havadan Karaya teknolojisinin bu tür sınırlandırmaları atmosferin üzerinde süzülen özel uyduların yardımı ile aşılabilir.

Bu uydular Ku Band adı verilen mikrodalga frekanslarının bir kısmını kullanarak uçakla iletişim sağlar. Uydu, baz istasyonundan gelen sinyalleri uçaktaki alıcıya doğru yansıtan oldukça yansıtıcı bir ayna oluşturur.
Anten, uçağın üzerine sabitlenmiş kubbe şeklindeki bir daire içerisinde yer alır.

Bu teknolojinin 30 – 40 Mbps gibi kayda değer hızlar sunduğu biliniyor ancak uydu aynı anda birden fazla uçakla iletişim kurabildiği için hızlar çoğu zaman daha düşük oluyor.
Eğer daha da yüksek hızlara ihtiyacınız varsa Ka Band adı verilen başka bir mikrodalga bandına ihtiyaç duyacaksınız.
Bu teknoloji üstün yansıma sağlayan ViaSat1 uydusunu kullanarak şu anda elde edebileceğiniz en güçlü uçak içi Wi-Fi hizmetini sunar.

Öyle ki hızlar 3 Mbps veya 40 Mbps ile kıyaslandığında çok daha hızlı olan 70 – 80 Mbps seviyesine kadar ulaşabilir. Hatta bu hız pek çok kişinin evindeki internet hızından bile daha hızlı olabilir.
İronik, öyle değil mi?
Tabii ki bu teknolojinin son derece pahalı olduğunu hatırlatmak gerekir. Bu nedenle yalnızca bunu karşılamaya istekli olan havayolu şirketleri tarafından tercih edilir.
Neden Her Havayolu Şirketi Wi-Fi Hizmeti Sunmuyor?
Bu sorunun bariz birkaç yanıtı var.
Bunlardan ilki potansiyel maliyetler: Örneğin ekonomik uçuş sağlamayı hedefleyen bir havayolu şirketi bu tür bir adım atarak uçak bileti fiyatlarını artırmaktan kaçınmak isteyecektir.
Aslında pek çok havayolu şirketi Ku Band hizmetlerini dâhi karşılayamıyor çünkü uçağın tepesindeki kubbe şeklindeki anten hem kalın hem de ağırdır ve uçakta sürüklenmeye ve hareket alanının kısıtlanmasına neden olur.
Bu da uçak motorlarının ekstra ağırlığı taşımak için daha fazla yakıt tüketmesi gerektiği anlamına gelir.
Mevcut Ku Band antenlerinin yalnızca ağırlığından doğan uçuş başı yakıt maliyeti yaklaşık olarak 400 ila 600 pound arasında olduğu biliniyor.
Dolayısı ile tüm uçuşlarda bu tür bir hizmet almak istiyorsanız, onu kullanmadığınız uçuşlar için bile, ekstra bilet parası ödemeniz gerekir.
Neyse ki kablosuz teknolojiler hızla gelişmeye devam ediyor ve mühendisler hem daha hafif hem de daha uygun maliyetli antenler geliştirmek için sıkı bir şekilde çalışıyorlar.
Önümüzdeki birkaç ay içerisinde olmasa da yakın bir gelecekte daha fazla uçakta Wi-Fi bağlantısının standartlaşmaya başladığını görmek şaşırtıcı olmayacaktır.